top of page

Sanat Yazarı Ali Gazi sanatonline için Volkan Kızıltunç ile görüştü.

  • Ali Gazi
  • 19 Şub 2016
  • 3 dakikada okunur

Deneysel Bir Yaklaşım: TOZ

Kadıköy geçtiğimiz Şubat ayında Yeldeğirmeni’nde yeni bir mekanın doğuşuna sahne oldu. TOZ ve önerdiği çoklu yaklaşımı zaman içerisinde ortaya koyduğu içeriklerle daha iyi anlayacağız elbette ama sanatçıların bir araya gelip İstanbul’un hiç durmadan evrim geçiren doğasına tabiri caizse “inisiyatif alma biçimlerine” düştükleri notu da kaydedelim.

İnterdisipliner dört sanatçının uzun süredir atölye olarak kullandıkları mekanlarını daha deneysel bir yapıya, TOZ’a dönüştürmelerini, mini röportajımızda kurucularından biri olan Volkan Kızıltunç’tan dinledik.

Öncelikle ekipten ve neler yaptığınızdan bahseder misin?

Biz TOZ ekibi olarak dört kişiyiz: Ben (Volkan Kızıltunç), Elvan Ekren, Ece Eldek ve Sinem Dişli. Ekibimizdeki herkes birçok şeyi aynı anda yapan kişiler. Ben fotoğrafçı, video sanatçısı ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde araştırma görevlisiyim; Elvan ressam, sanat eğitmeni ve öğretim görevlisi; Ece grafik tasarımcı, görsel sanatçı ve şair; Sinem görsel sanatçı, aynı zamanda İstanbul ve New York’ta yaşıyor. Kısaca aynı anda faklı şeylere odaklanabilen oldukça “multi tasking” bir ekibiz.

Bir araya gelişinizi ve sonrasında TOZ fikrinin nasıl ortaya çıktığını merak ediyorum?

Batıda sıklıkla gördüğümüz ancak Türkiye’de örnekleri daha az sayıda olan ve tamamen sanatçıların kontrolünde bir “off-space” açma fikri TOZ ekibi içerisindeki herkesin aklında uzun süredir yer almaktaydı. Geçtiğimiz 4-5 senedir, yurtdışında bulunduğum zamanları özellikle bu tür sanatçı mekanlarını görmek ve analiz etmek için hep bir fırsat olarak kullandım. TOZ mekanını aynı zamanda atölye olarak kullanan Elvan ile mekanı ilk tutarken dahi buranın bir bağımsız sergi mekanına dönüşme potansiyelini göz önünde bulundurmuştuk. İlerleyen zaman içerisinde Ece ve Sinem’in de bu tür hayallerinin olduğunu bizimle paylaşmasının ardından hep beraber TOZ’u kurmaya karar verdik.

Son on beş yılda birçok değişik iş yapma deneyimlerine tanık olduk. Bu anlamda TOZ‘u kurarken getirdiğiniz eleştiriler ne oldu? Bakış açılarınız, deneyimleriniz ve arayışlarınız sizi nasıl yönlendirdi?

Ağırlıklı olarak fotoğraf ve video sergileyen spesifik mekanların eksikliği ve diğer sanat mekanlarının sanatçıların kontrolünde olamaması ve sergileri planlarken kendi deneyimlerimiz içerisinde yaşadığımız bazı bakış açısı farklılıkları sebebiyle daha farklı bir mekanın eksikliğini hissetmemiz ilk çıkış noktamız oldu. Ayrıca hiçbir zaman rutinleşmek, sıradanlaşmak, standartlaşmak, yeni bir statüko oluşturmak ya da daha önce yapılmış şeyleri yeniden tekrarlamak istemememiz de TOZ hayalini kurmamızda etkin oldu. Sürekli yenilenmekten, sürekli deneysellikten yanayız ve hem izleyiciyi, hem de sanatçıların kendi çalışma süreçlerini ters köşeye yatırma amacındayız. İstanbul’da sanatçıların galerilere, küratöryel ya da finansal kaygılara düşmeden serbestçe denemeler yapacağı, ana akım sanatsal yönelimleri bir kenara bırakan otonom bir mekan yaratmanın günümüz Türkiye sanat dünyası içerisinde büyük bir gereklilik ve ihtiyaç olduğuna inandık. Biz genelde kendimizi daha çok “non-profit artist run space” olarak konumlandırıyoruz.

TOZ “non-profit artist-run space tanımını” biraz açar mısın?

TOZ öncelikle bir sergi mekanı ama bir galeri değil. TOZ’u sanatçıların hem buluştuğu, tartıştığı, hem de tamamen istedikleri konsept üzerine sınırları ve kavramları zorlayan sanatsal deneyler yaptıkları bir laboratuvar olarak düşündük. TOZ sanatçıların en özgün özelliklerinden olan “atölye” kavramını da içinde bulunduran bağımsız bir sanat mekanı. Bu sebeple steril bir sergi mekanı değil ve sanatçının “üretim sürecini” de serginin bir parçası olarak gören bir sanatçı mutfağı aynı zamanda. Ama en önemli özelliğimiz ticari bir kaygı gütmememiz. Projelerimiz için ve sürdürülebilirliğimiz için tabiki belli finansal ihtiyaçlarımız var, ama bunun karşılanmasını sergilerimiz üzerinden kurgulamıyoruz. Finansmanı öncelikle sanatçılarla beraber ve kendi aramızda oluşturuyoruz, diğer masraflarımızı da sponsorlar aracılığıyla çözüyoruz.

Yapılanmanızdaki içeriklere dair neler söylersin?

TOZ olarak zaman bazlı sanatsal üretim biçimlerini sergilemek amacıyla yola çıktık. Bu sebeple genel olarak fotoğraf, video, sound art ya da new media işleriyle üretim yapan sanatçılarla daha çok çalışmak istiyoruz ama bu disiplinlerle etkileşimde bulunan, diğer disiplinlerdeki sanatçılara da açığız. Medyanın kendisini sorgulayan, sınırlarda iş yapan sanatçılar ilgimizi çekiyor.

İlk serginiz hakkında bilgi verir misin?

13-28 Şubat 2016 arası gerçekleşen ilk sergimiz “Neden Buradasın?” başlığını taşıyordu. Emanuele Satolli, Merve Ünsal, Valentino Bellini ve Eileen Quinn’in göçmen olma hali üzerine dünyanın farklı coğrafyalarından işlerine yer veriyordu.

Küratör ve yazar Özge Ersoy, sergimiz üzerine yazdığı ‘Beklemede’ başlıklı yazıda, fotoğrafın performatif bir eylem olarak ele alınıp alınamayacağını sorguluyor ve “bu tür görseller, fotoğrafçı, fotoğraflanan ve izleyici arasındaki ilişkiyi nasıl dönüştürebilir?” diye soruyor.

Gelecek programda izleyiciyi neler bekliyor?

İlk sergimiz daha yeni bitti ve kurulurken kendi aramızda anlaştığımız bazı kararlarımız vardı. Öncelikle TOZ’u normal bir galeri mantığıyla çalıştırmamak. Bu sebeple sergilerimiz daha uzun aralıklarla açılacak ve sadece hafta sonları izleyiciye açık olacak. İkinci sergimizde ise büyük bir ihtimalle fotoğraf-video-performans arasında bir yerde işler üreten bir iki sanatçı ile olacak. Ama bu sefer sınırları biraz daha zorlama niyetindeyiz. Kısa zaman içerisinde bunun duyurusunu da yapacağız.

Yazının orjinal linkine ulaşmak için:


 
 
 

Yorumlar


Toz Artist Run Space, Talimhane  no:19B Yeldeğirmeni Kadıköy/ İstanbul

  • Facebook Social Icon
  • Instagram Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • Vimeo Social Icon
bottom of page